Kulaklık Alırken Dikkat Edilmesi Gereken Teknik Özellikler

Kulaklık dünyası çok geniş, dinamik ve hızlı dönen bir evrenin parçası. 

 

Bir çok markanın çabası sonucu nerdeyse her gün yeni bir modelin piyasaya giriş yaptığı bir dünya burası.

 

Doğal olarak, kullanıcılar bu kadar çok seçenek arasında kaybolabiliyor, kulaklık alırken dikkat edilmesi gereken teknik özelliklere ve satın alma rehberine ihtiyaç duyabiliyor. 

 

Bir kulaklık seçerken; kafamızda ses karakteri, teknik performansı, fiyat aralığı, konforu, malzeme kalitesi, tasarımı, elektronik özellikleri gibi bir çok kriteri değerlendirmeye alıyoruz. 

 

Aralarında seçim yaptığımız seçeneklerin aslında büyük bir çoğunluğu; genellikle dinamik sürücülü arkası kapalı kulaklıklar oluyor. Bu eğer bir kablosuz kulaklıksa, bu ihtimal çok daha da olası. 

 

Peki aslında kaç farklı çeşit kulaklık türü var, bunun bilincede miyiz?

 

Bizce, özünde kulaklıkları en başta 2’ ye ayırabiliriz.

 

“Kulak İçi Kulaklıklar” ve “Kulak Üstü Kulaklıklar” şeklinde.

 

Burada alt sınıflar;

 

·       Kablolu Kulak İçi Kulaklıklar

·       Kablosuz Kulak İçi Kulaklıklar

·       Tamamen Kablosuz Kulak İçi Kulaklıklar

·       Kablolu Kulak Üstü Kulaklıklar ve

·       Kablosuz Kulak Üstü Kulaklıklar; Olabilir.

 

Tabii, yukarıda yazdığımız kategorilerin zaten bilincinde olduğunuzun, bunların pek genel başlıklar olduklarının farkındayız. Burada ilgi çekici 3 kategori daha düşünülebilir:

 

·       Arkası Açık Kulaklıklar

·       Arkası Kapalı Kulaklıklar

·       Arkası Yarı Açık Kulaklıklar

Sonuçta, bir kulaklık alırken dikkat edilmesi gereken teknik özellikler neler?

  1.  Kablolu mu Kablosuz mu?

Bu herhalde yüzyılın sorusu. Öyle mi? En azından ses dünyasında ki en büyük sorulardan biri. Bu kesin.

 

Kablolu demek, aslında kayıpsız ses demek. Teorik olarak öyle mi? Tabii ki hayır. Ama burada ki sinyal ve enerji bluetooth aktarım teknolojisine kıyasla pek az miktarda veri kaybederek yol alabiliyor.

 

Kablolu kulaklıklar, doğru kaynaklarla eşleştirildiği takdirde kablosuz kulaklıklarla kıyasla her türlü akustik üstünlüğe sahip oldukları gibi, doğru kaynaklarla eşleştirme sonucu büyük oranda elektronik özgürlüğe de sahip oluyorlar.

 

Bluetooth aktarım teknolojisi yıllardır gelişmekte olan bir süreç içerisinde evriliyor. Elektronik dünyası genel olarak çipler ve komponentler küçüldükçe, içeri sığdırabildiğimiz transistör miktarı arttıkça daha fazla işlem gücünü, daha az eforla gerçekleştirebilecek yetiye ulaşmaya çalışıyor. Burada Qualcomm, Intel gibi büyük çaplı şirketler devasa yatırımlar yaparak sektörü büyütüyorlar.

 

Özellikle bluetooth 4 sürümlerinin 4. neslinden itibaren codec dünyası çok geniş ve verimli bir evrene dönüştü.

 

Burada AptX, AptX HD, AptX Adaptive, AptX LL ve LDAC gibi codecler, yüksek çözünürlüklü kablosuz ses aktarımı yolunda iyi bir iş başarıyorlar.

 

Codec mi ne? Size cevabı detaylı bir şekilde aktaracak olan yazımıza davet ediyoruz. Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

Özet olarak: Bir codec, bluetooth sinyalinin kaynak tarafından kulaklıklıklarınıza ya da başka bir alıcıya nasıl ve ne ne şekilde iletileceğini belirleyen mekanizmadır. Codecler, dijital ses verisini spesifik, türüne göre değişiklik gösterecek bir format ile kodlar ve çözer.

 

Yakın zamanda AptX Losless geliyor. AptX Lossless’ın kulaklıklar ve kaynak cihazlara yerleşmesiyle, ki bu zaman alacaktır, CD kalitesinde bir kablosuz aktarımım yapılabileceği söyleniyor. Göreceğiz.

 

Kablosuz kulaklık kabinlerinin içinde, doğal olarak bir çok elektronik var. Bunun bazı avantajları ve dezavantajları mevcut.

 

Bir kere akustik olarak tamamen olumsuz bir durum yaratan bu yapı, kabin alanının büyük bölümünü kaplayan, ısı yayan ve açıkçası sürücüye yeteri kadar geniş bir hareket alanı ayırmayan bir iç mekan oluşturmuş oluyor. Özellikle kulak üstü bluetooth kulaklıklarda. 

 

Sürücü büyüdükçe; yarattığı impact, salınım mesafesi ve titreşim gücü artıyor. Doğal olarak yüksek seslere çıkıldığında, bu sürücünün arka tarafa doğru ürettiği dalgaların iyi absorbe edilmesi ve uzun mesafeler boyunca salınmaya başlayan diyaframa alan bırakılması gerekiyor. Doğal olarak çoğu kablosuz kulaklıkta, böyle bir akustik alan verimsizliği sonik karakter açısından hüsranla sonuçlanıyor.

 

Bununla birlikte, taşınabilirlik, hareket özgürlüğü ve akıllı özellikleri ile kablosuz kulaklıkların günlük yaşantımızda sağladığı avantajlar bir hayli fazla.

 

Günün sonunda avantajlarını ve dezavantajlarını göz önünde bulundurarak, kablolu kulaklıklar ve kablosuz kulaklıklar arasında seçim yapmak, size kalıyor.

 

 

 

  1. Kulaklık Türü

Günümüzde bir çok farklı sürücü tipi var; dinamik, balanslı armatür, planar ve elektrostatik sürücüler, bunların arasında en popüler olanları.

 

Hoparlör sürücüleri, bir kabin içerisine yerleştirilmeyip, açık alanda titreşmeye mağruz bırakıldıklarında, ideal dinleti için oldukça sorunlu bir ortam oluşur. Bir sürücü, ileri-geri, ileri-geri şeklinde hareket ettiğinden, ön tarafa doğru ses ürettikleri kadar, arka tarafa doğru da ses üretirler. Fakat burada üretilen sesler, birbirlerine karşı tam olarak zıt fazdadırlar, 180 derece. Fizikte, görülür ki birbirlerine karşı 180 derece zıt faza sahip iki dalga, etkileşime girdiğinde, birbirlerini yutarlar. Buna, “Destructive Interference” denir. Hatta, günümüzde çokça işimize yarayan “ANC” teknolojisinin temeli de, bu prensip üzerine kurulmuştur.

 

Bu bilgiler ışığında daha iyi anlayabileceğiniz üzere, hoparlör kabininin en temel amacından ilki, ön dalgaları, arka dalgalara karşı izole etmektir. İlginç değil mi? İkinci görevinin ise, sürücüyü bir açıdan tamamlamak, basit bir dille sesine ses katmak olduğunu söyleyebiliriz. Kabin de sürücü ile birlikte titreyerek, sese gereken gövdeyi, ağırlığı veren tamamlayıcı etmen görevi görür.

 

Arkası kapalı bir kulaklık; sürücünün dış dünya ile olan bağlantısı tamamen kesilmiş, izole bir sistem olarak tanımlanabilir. Bu tarz kulaklıklara; “Closed Back” diye hitap edilirken görmek mümkün.

 

Arkası açık bir kulaklık; buna zıt bir şekilde, kulaklığın kabin hizasına denk gelen bölgenin  akustik açıdan şeffaf olması amaçlanarak  tasarlanır. Bu tarz kulaklıklara ise; “Open Back” diye hitap edilirken görmek mümkündür.

 

Arkası açık bir kulaklık, yukarıda verdiğimiz hoparlör örneğinde olduğu gibi; arka dalgaların, ön dalgalarla çarpışması sonucu ortaya çıkan sıkıntılardan müzdarip değildir.

 

Hoparlör sürücüsü senaryosunda; bahsedilen sürücü çok daha büyük olup, dolayısıyla çok daha şiddetli ses üretir. Böyle bir durumda; arka tarafa doğru üretilen dalgalar oda içerisinden yansıyıp ön taraftaki dalgalarla birleştiklerinde, hala onların yapısını değiştirebilecek kadar büyük bir enerjiye sahip olurlar.

 

Bir kulaklık sürücüsü, hoparlör sürücüsüne kıyasla çok daha küçüktür ve açıkçası, çok daha az şiddetli dalgalar üreteceği şekilde tasarlanır. Dolayısıyla; arka tarafa doğru üretilen dalgalar, kabinden sızdıktan sonra odayı dolaşıp tekrar kabine girdiklerinde; böyle bir etki, hesaba katılabilecek kadar önemli olacak seviyenin aşağısında olur.

 

Arkası kapalı kulaklıkların; arka tarafa doğru üretilen ses dalgalarını sönümleyebilmeleri için, kabin içerisine bazı absorbe edici materyaller yerleştirilir. Bu materyaller, kabin içi yansımaları elemine ederek, kulaklığın en az akustik distorsiyon ile yola devam etmesini sağlamak adına oldukça önemli bir role sahiplerdir. Böyle bir uygulama yapılmadığında; kulaktıkta, çeşitli frekanslarda rezonanslar oluşur ve kabin içerisinde gereksiz bir basınç birikir.

 

Arkası yarı açık bir kulaklık; aslında basit bir şekilde, bu ikisinin tam ortasındadır. Adı üstünde, burada tam olarak bir açıklıktan bahsedemezken, tam bir izolasyon da söz konusu olmaz. 

3. Tonal Karakter

 

Kulaklıklar, markadan modele değişmekle birlikte, birbirlerinden çok çok farklı tonal karakterlere sahip olabilirler. Bunun temel sebebi, aslında yaşanılan müzik keyfinin büyük bölümünün tonal karaktere bağlı olmasıdır. Her firmanın, bir imza ses karakteri olur. Tecrübeli bir kulak, çoğu zaman belirli bir markanın belirli bir ürününü dinlediğinde; Evet işte, bu firma “A” firması diyebilir. Tabii, bu firmanın her ürününün aynı sese sahip olacağı anlamına gelmez; genelde, bir markanın çoğu ürünü, birbirleri ile aynı doğrultuya sahip ortaklıklar paylaştığı için, bahsedilen o ortak özellikler, firma ile özdeşmiş olur.

 

Tonal karakter, dinlediğiniz ürünün rengi, karakteri; ürünü dinlemeye başlar başlamaz ilk farkedilen şey ve uzun vadede ürünü elinizde tutup tutmayacağınıza sebep olan olgudur. Bu olgu, aynı zamanda doğal olarak markaya özel bir kitle oluşmasına sebep olur. Örneğin; Sennheiser’ın dengeli, mid odaklı imza karakterine alışmış bir kulak; Shure markası kulaklıkları ile baş başa kaldığında kendini yalnız hissetmeyecekken; beyerdynamic veya klipsch ürünleri ile vakit geçirdiğinde, bu durumdan pek memnun kalmayabilir.

 

Her materyalin, her objenin fiziksel özellikleri doğrultusunda ortaya çıkan; kendine özel bir tınısı vardır. Ahşap kabine sahip bir kulaklık farklı, metal kabine sahip bir kulaklık farklı bir tınıya sahip olur. Aynı şekilde diyafram boyutu, diyafram malzemesi, hatta kablo malzemesi bile, ortaya çıkacak sesin kaderini değiştirmektedir. Burada, kişisel zevkinize uyumlu bir kulaklık seçme görevi, olayı kavradıktan sonra size düşüyor.

 

 

 

  1. Dinlediğiniz Müzik Türü

Peki dinlediğiniz müzik türüne göre kulaklık seçimi yapmak ne kadar mantıklı? Bir kulaklık belirli bir müzik türü için(mesela rock türü) çok uyumlu performans sergilerken, bir diğer müzik türü için çok uyumsuz bir kulaklık olabilir mi?

 

Hadi düşünelim!

 

Farklı müzik türlerinde, farklı enstrümanların kullanılması, bu türlerin ağırlıklı olarak farklı frekans yoğunluklarında bir bütün oluşturmalarına yol açar. Doğal olarak, yukarı da anlatmaya çalıştığımız tonal karakter ve tını kavramı, bu frekanslarla belirli ölçüde eşleşebilecek, belirli ölçüde ise uyumsuz kulaklıklar olduğu sonucuna varmamızı sağlar.

 

Yani, örneğin 100 Hz ve altı frekansları üretmekte çok da başarılı olmayan arkası açık kulaklıklarla(genelleme yapıyoruz, istisnalar var) rap ve hip-hop müzik türlerini dinlemek en iyi sonucu vermeyeceği gibi, sub-bassların çok çok öne çıkarıldığı, orta frekansların gölgede kaldığı kulaklıklarla klasik müzik dinlemek pek tatmin edici olmayacaktır..

 

İşin en garip kısmı da, yinede bu seçimin çok çok büyük bir bölümü sizin kişisel zevkinize bağlı olduğundan, burada pop müzik dinleyenler şu kulaklıkları almalı, rap dinleyenler ise şunları diye bir sınıflandırma yapmak biraz amatörce kalabilir. Yani ses dünyasında çoğu sorunun kesin doğru ya da kesin yanlış bir cevabı olmamakla birlikte, sizin kişisel cevaplarınız önem sarf etmekte.

 

Çoğunuzun aslında birden çok müzik türü dinlediğini biliyoruz. Bu yüzden bu başlık altında ki en büyük önerimiz, genel anlamda tınısını ve tonal rengini çok beğendiğiniz bir kulaklık bulup, eğer bir tane kulaklık alacaksanız, o kulaklıkla yola devam etmeniz.

 

Özetle, biraz ihtiyaça yönelik, çoğunlukla ise kişisel zevkler doğrultusunda bir seçim yapıyor olmak gerekiyor.

 

Kafanızdaki kulaklık modellerini belirlediniz ancak teknik özellikleri bakmında karar vermekte zorlanıyor musunuz? O zaman kulaklık karşılaştırma sayfamızda dilediğiniz ürünün kıyaslamasını yapabilirsiniz.